*Prof. Tolga Yarman: KILIÇDAROĞLU, -ne yazık ki- 27 MAYIS’I yaşadı ama hiç HATIRLAMIYOR… DERSİM’İ ise YAŞAMADI ama hiç UNUTAMIYOR…*

https://www.facebook.com/groups/3435592756490973/permalink/4308628912520682/?sfnsn=scwspwa

Ciddi fikrî ayrılıklarımız saklı olarak ifade ediyorum, Değerli Arkadaşım Kemal KILIÇDAROĞLU, Muharrem İNCE ile yarıştığı (sanıyorum) 2014 Kurultayı’nda:

– BEN DERSİMLİ KEMAL”, diye, ortaya çıktığı zaman, çok üzülmüştüm…

O’nun, o şekilde ya da bu şekilde, yaşadığı ya da tevarüs ettiği “acıları”, saygıyla karşılarım…

Ancak, “Dersim meselesi”, çok iyi hatırlıyorum; en önce Samanyolu TV tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepesinin, düzmece davalarla, tek kurşun atılmadan biçildiği bir evrede, i) Ordumuz’u, başta Cumhuriyet’i, Gazi’yi ve Silah Arkadaşları’nı tezvir etme / karalama, ii) Suriye’de ateşlenen emperyalist fırıldakları kamufle etme, maksadıyla, ortaya atılmıştı…

Kılıçdaroğlu’nun, hele o vakit, böylesi bir “zokaya” atlaması, tam anlamıyla, feciydi…

Allaşkına, insan, dudaklarını günde kaç kez kımıldatabilir, kaç söz söyleyebilir?

Bugüne sırtını çevirir, üstüne üstlük tarihle cebelleşmek pahasına -anlaşılabilmek üzere, mahsus mübalağa edeceğim- Yontma Taş Devri’nde, Çizgi Filim Kahramanı MOLOZTAŞ’ın, karısına el kaldırmış olup, “Demokrat bir Aile Babası” olmadığını, ısıtıp ısıtıp gündeme taşırsa :)) , yiyen yiyebilir, ama biz yemeyiz…

**

Bugün, 27 MAYIS… 1960 “Yontma Taş Devri”nden, hele “Dersim”den çok daha yakın bir tarih… Ama yine çıt çıkmayacak… Başta Yavuz Sultan Selim’in Babacığı II. Beyazıt’a karşı yaptığı darbe olmak üzere, BÜTÜN DARBELERİ KINAYACAĞIZ, olacak bitecek… Pardon Yavuz Sultan Selim’in (ki Yavuz, en bıçkın bulduğum Osmanlı Padişahları’ndan biridir), Babası’na karşı yaptığı darbeyi kimse yine hiç aklına getirmeyecek :)) …

Oysa, ben, Fatih / Dramanlı, “Çocuk Tolga Yarman”…

27 Mayıs sürecinde, 14 yaşımdayım, en küçük kardeşimiz Faruk, 4 yasinda…

28 – 29 NİSAN Üniversite Olaylari’nin hemen ardından, Cumartesi Günüydü, Rahmetli BABAMI, bir araba dolusu POLİS, evin camını çerçevesini aşağı indirdikten sonra, içeriye akın akın girip, bağırışlar çığrışlar içinde, SÜRÜKLEYE SÜRÜKLEYE götürdü… BABAMIN İZİNİ BULAMADIK… Birkaç gün sonra, Rahmetli ANNEMİ GÖZALTINA ALMIŞLAR… Ben yatılı okuldayım… Eve hafta arası gelince, her köşeye perdah gibi çökmüş, buhurlu hüzünden anlıyorum… YOKLAR, izleri de, belli degil…

İDAM talebiyle YARGILANMAYA gotürülmüşler…

Sonradan öğreniyoruz… BABAM 66.Tümen’de, Mehmet Ali AYBAR’la beraber aynı koğuşta… ANNEM, HARBİYE NEZARETİ’NDE…

**

İlk çıkarsamam şu:

– NE ÖNCESİNDE OLANLAR OLSAYDI, NE ARKASINDAN OLANLAR!…

Ağızdan yel alsın, bugün olana benzer (o günlerdeki deyişle) bir sath-i maile sürükleniyordu, Turkiye…

ZÜMRE TAHAKKÜMÜ!..

Devlet Radyoları sabahtan aksama kadar Demokrat Parti’ye (DP) katılan köylülerin sülale boyu isimlerini saymaktan çıkamıyordu, bir turlu…

“VATAN CEPHESİ’ydi, bu… Buraya katılmayan, sanki Vatan evladı degildi…

İSMET PAŞA iki defa LİNÇ edilmekten kıl payı kurtuldu…

TBMM bünyesinde, adı TAHKİKAT KOMİSYONU olan bir “mutlak mahkeme” kuruldu… Denetimsiz bir yargı organı gibi calisacak ve bilhassa CHP’yi kapatacak, CHP’nin üst yonetim mensuplarını İsmet Paşa’dan başlayarak, HAPSE atacaktı…

TEMSİLİYET BUNALIMI hat safhadaydı…

Yarıdan biraz fazla bir oy orani ile Meclis’in kahir ekseriyetine konuyordu, DP… Yarıdan biraz az oy alan CHP’ye ise, kapı kenarındaki sandalyeler kalıyordu, sadece…

Bunun adi “MİLLİ İRADE” idi…

Bu milli irade ile yapılamayacak hiçbir şey yoktu…

İnsanlar örneğin işte sokakta linç edilebilirdi… Hilafet istenirse geri getirebilirdi. Listelere, “odun” konsa, secilebilirdi…

Yutturmaca devam ediyor…

27 Mayıs oldu…

Bence tam bir DEVRİMDİ…

Öyle oldu, boyle oldu… 27 MAYIS DEVRİMDİ…

**

DEVRİM MİYDİ, DARBE MİYDİ?

Bana ne!.. Bir defa devrimdi, geçelim, “darbe” olsa ne yazar?

Darbelere karşı degil miyiz, yani?

Elinizin körü… Bundan daha ABES bir soru olabilir mi?..

Geçende birisi bana böyle bir soru yöneltince:

– Pekiyi işte, sen, YAVUZ SULTAN SELİM’in BABASINA KARŞI YAPTIĞI DARBEYE KARŞI MISIN, değil misin, deyiverdim :)) :..

Karşıyım dese, OSMANLI hayal olacak… Karşı değilim dese, 27 MAYIS mübah olacak :)) …

Öyle kala kaldı… Sonra… “O BAŞKA”, dedi…

NERESİ BAŞKA?, dedim…

Cevap, “yengen” oldu!…

**

TARİH, DARBELERE KARŞI OLMAKLA, ÇÖZÜMLENMEZ

Ben FRANSİZ İHTİLALİ’NE KARŞIYIM…

Elinin körü…

Olsan ne yazar olmasan ne yazar :)) …

FRANSİZ İHTİLALİ, EKİM DEVRİMİ, hangi süreçte, hangi saiklerle oldu, nasıl oldu, diye bakılır…

Ben “DEPREMDE BİNALARIN ÇÖKMESİNE” KARŞIYIM…

Ee ÇÖKÜYOR!..

Olsun, ben karşıyım…

Olsan ne yazar, olmasan ne yazar!.. Çökmesin istiyorsan, betondan demir çalmayacaksın…

ÇALARSAN, -istedigin kadar depremde binaların çökmesine karşı ol- ÇÖKER, BİNA…

27 MAYIS yeni anayasa ile bir defa temsiliyet bunalımina son verdi… MİLLİ BAKİYE ile TİP avuç içi kadar milletvekili soktu, Meclis’e; tozunu savurdu ortalığın…

SENATO KURULDU…

MİLLİ İRADE yavesiyle, liderin her aklına getirdigi, eller havada, kabul edilip, yasa ilan edilmekten, şükür, çıkıldı…

Bunun üstüne; “yargıç kere yargıç”, bilge hukukcularin yer aldığı ANAYASA MAHKEMESİ, kuruldu… Yani, Meclis’in cikardigi kanunu, Senato onaylasa dahi, kanunların anayasaya aykırı olup olmadığını denetleyebiliyor, “olmadık kanunları” iade edebiliyordu, Anayasa Mahkemesi…

“MİLLİ İRADE YAVESİ”, GERİLEDİ…

TRT ÖZERK OLDU… İktidar’in borazani olmaktan çikti…

ÜNİVERSİTE ÖZERK OLDU… Zırt pırt iktidar müdahalesine açık kalmaktan, kurtuldu…

**

Bu kazanımlar, yol boyu, maateessüf yitirildi…

27 MAYIS TARİHİ bile UNUTTURULDU…

CHP Yöneticileri arasında 27 MAYIS’A SAHİP ÇIKACAK birini bulmayı bırakın bir tarafa, onu hatırlayabilecek adam kalmadı…

Hazin…

**

Haa, iyiler yanında olumsuzluklar da olmadı mı?

Olmaz olur mu? Sürü sepet…

En başta idamlar, keşke olmayaydı…

Pekiyi 27 MAYIS NEDİR:

– DEVRİMDİR… Sapına kadar devrimdir…

Ama işte:

– NE ÖNCESİNDE OLANLAR OLSAYDI, NE SONRASINDA OLANLAR…

Ya, 27 MAYIS’ı unutturmak istedikleri, mahkum ettikleri bir yana, ondan GEREKLİ DERSİ ALAMAYANLAR?..

Istedikleri kadar darbelerde karsi olsunlar (biz de karşıyız neticede, kardeşim n’olmus, yani); şu, acılarla, kanla kurulmus Cumhuriyet’in, beton demirinden ÇALMAYA devam ederlerse, ben söylemiyorum, “bina mukavemet hesabi” söylüyor, altında kalmaya mahkumdurlar…

**

KILIÇDAROĞLU, ne yazık ki, 27 MAYIS’I yaşadı ama hiç HATIRLAMIYOR… DERSİM’İ YAŞAMADI ama hiç UNUTAMIYOR…

Ben, Dramanlı Tolga Yarman, yaşasam da yaşamasam da, bu topraklarda, hatta bu dünyada HANGİ ACI OLMUŞSA, BİZİM ACIMIZDIR…

Ama, Allaşkına, ACILARI en önce TARİH SIRASINA KOYMAK GEREK…

5 MİLYON SURİYELİ’Yİ; “Ora”nın mıknatısladığı şehvete gelip, kendi oyunumuzla kendi kucağımızda bulmakta; bu arada, Ordu’nun tepesi biçilmekte iken, Samanyolu TV’den ilham alarak “DERSİM” der, ama bütün bunları dakkasında unutursan, giderek 27 MAYIS’I tümden UNUTURSAN, adama sorarlar Sevgili Kemal KILIÇDAROĞLU:

– HAYROLA, YOLCULUK NEREYE, BÖYLE?

**

Güzel dilekler ve sevgiyle…

T. Yarman